AHLAK ve ETİK


İnsan olmanın temel gerekliliklerinden biri de ahlaktır. Sanırım buna kimse itiraz etmez. Ahlak yapısında sorun olan bireylerin topluma yararı değil daha çok zararı dokunur. Sadece topluma değil birey olarak kendisine de zararı dokunur aslında, her ne kadar bunun farkında olsa da olmasa da. Bu konudaki örneklere hayatımızın birçok kesitinde rastlamak mümkündür.

Trafik

İnsan olarak ahlak konusundaki zaaflarımız ve yetersizliklerimiz bugün maalesef pek çok alana sirayet etmiş durumda. Mesela trafikte otomobil kullanırken birçok aracın kurallara uymadığına hepimiz şahit olmuşuzdur. Hatta zaman zaman kendimiz de aynı duruma düşmüşüzdür. Gelişmiş bir ülkede trafikte yol boş olsun veya olmasın kırmızı ışıkta durmak bir zorunluluktur. Döner kavşakta kavşak içindeki araçların öncelik hakkı vardır, yani yol önceliği döner kavşak içindeki aracındır. Yayalar da yol boş olsa da yeşil yanana kadar yaya geçidinde beklerler (tabi yaya geçidinden geçtiklerini varsayıyorum). Bu kurallara uymak toplumsal yaşamda bireylerin birbirine saygısı ile ilgilidir ve bir ahlak meselesidir.

Çevre

Ahlak yapısı gelişmiş bir birey, aracın camını açıp çöpünü dışarıya atmaz. Müsait bir yerde bir çöp bidonuna atar. Bu noktada başıma gelmiş bir vakadan bahsetmek isterim. Üniversite hastanesinin yanından geçerek ana yola çıkmaya çalıştığım bir esnada, önümdeki aracın camını açtığını ve kocaman bir poşet dolusu çöpü (abartmıyorum) poşetiyle birlikte yola attığına şahit oldum. Ne olduğunu anlayamadığım için direksiyonu kırıp poşetin üzerinden geçmemeye çalıştım ve bu sırada da yan şeridimdeki araç ile çarpışma tehlikesi atlattım. Poşeti atan araç ise hiçbir şey umurunda olmadan yoluna devam etti ve gitti. Bu tip davranışlar hem birey olarak birbirimize karşı saygısızlık hem de yaşadığımız çevreye karşı saygısızlık. Neresinden bakarsanız bakın tam bir ahlak sorunu.

Aynı şekilde sigara izmaritlerini rastgele etrafa atmak da bence ahlaki bir problemdir. Çevreye verdiğimiz zararın küçük ya da büyük olması hiçbir şeyi değiştirmez.

Dikkatinizi çekmiştir, yurt dışından gelen gurbetçilerimiz bile sınırdan geçip ülkeye giriş yaptıktan sonra davranış değişikliğine uğruyorlar. Sınırın diğer tarafında çevreye saygılı davranırken her nedense sınırın bu tarafında saygı anlayışları değişiyor. Gerek trafik kurallarına uymak olsun gerekse çevreye çöp atma konusu olsun durum oldukça ilginç. Bu ülkenin “kuralsızlıklar ülkesi” veya “çöp ülke” olmadığını birilerinin hatırlaması lazım artık.

Otokontrol

Ahlak yapısı gelişmiş bireyler kurallara uymayan insanları uyarır ve gerektiğinde de yetkililere bildirirler. Bu uyarı veya bildirim bir hakaret veya ispiyonculuk olarak algılanmaz. Daha çok kuralların işlemesi için bir vatandaşlık görevi olarak görülür. Ama maalesef bu mekanizma bizde çalışmıyor. Her insanın başına bir görevli verilemeyeceğine göre otokontrol mekanizması olmadan bu ahlaki sorunların çözümü pek olası değil. Aslında çözüm eğitimde ama bunu da toplumun yapısı etkisizleştiriyor. Zira toplum bu konuları önemsiz olarak gördüğü için eğitim ile verilmeye çalışılan bilinç zamanla topluma adapte oluyor ve yitiriliyor.

Yine kendimden bir örnek vermek isterim. İlkokuldayım, yer Almanya’da ufak bir şehir. Okuldan eve yürüyorum, elimde bir külah dondurma. Yolun karşısına geçmek için yolu kontrol ettim, uzakta da olsa gelen bir araç vardı ve ben de hızlıca karşıya geçtim. Ama yoldan karşıya geçerken elimdeki dondurma yere düştü, elimde boş külah kaldı. Araç geldiği için de geri dönemedim. Ama bakın ne oldu? Karşı kaldırımdaki binanın üçüncü katında yaşlıca bir kadın pencereden sarkmış bana sesleniyordu: “Hemen o düşürdüğün şeyi yerden al ve çöpe at!” İşte bu bir otokontrol örneğidir.

Benzer bir otokontrol örneğini de daha büyük bir yaşımda Bonn’da Pazar günü yaşamıştım. Yollar bomboş, ne araç ne insan var. Yolda yürüyorum, tren raylarının üzerinden (yaya yolundan tabi ki) karşıya geçeceğim yine. Yayalara kırmızı yanıyor, bir süre bekledim. Ama uzun sürünce etrafıma baktım, kimse yok, geçtim. Ama karşıda bir kadın varmış, doğrusu fark etmemiştim. Kadın bana doğru dönüp parmak salladı ve kırmızı ışığı gösterdi, doğrusu çok utandım. Otokontrol böyle bir şeydir işte. Gerektiğinde yetkililere bildirmeyi de içeriyor elbette. Ama bu bildirim kesinlikle bir ispiyonculuk değil, toplum kurallarının işlemesine bir katkı ve genel bir ahlak anlayışı.

Etik

Bir de “ahlak” kelimesini “etik” kelimesi ile değiştirip yumuşatma girişimleri var ki bence evlere şenlik. Her ne kadar yakın anlamlı iki kelime olsalar da “burada bir ahlak sorunu var” demek ile “burada bir etik sorunu var” demek farklı. “Ahlaksız” derseniz büyük sorun çıkar ama “etik değil” derseniz muhtemelen dayak yemeden yırtarsınız. Bence bu durum ahlaksızlığı legalleştirmenin bir adımı ve kesinlikle tasvip etmediğimi söylemek isterim. Terminolojik olarak, elbette “etik = ahlak” değildir. Aralarında ufak bir fark var. Etik, ahlak felsefesi anlamına gelir. Aslında işin teorik kısmına “etik”, pratik kısmına “ahlak” diyebiliriz. Ama nihayetinde “ahlak” kelimesi yerine “etik” kelimesini kullanmak, kelimenin anlamını tam olarak kavrayamayanlar için bir yumuşatma içeriyor.

Sonuç

Sonuç olarak, “ahlak ve etik” kavramları önemli kavramlardır. Bu kavramları bireyler olarak içselleştirmemiz gerekiyor. Bu kavramları içselleştirmediğimiz ve hayatımıza aktarmadığımız sürece toplumsal olarak ilerlememiz pek kolay değil. Gelişmiş ve medenileşmiş ülkeler (muasır medeniyetler) seviyesine ulaşmak istiyorsak, bunun bir toplumsal ilerleme olması gerektiğinin de idrakine varmamız lazım. Birey olarak adım atmadığımız sürece toplumsal olarak da gelişmeden söz edemeyiz. Tüm devrimler ilk hareketle başlar, bugünden tezi yok...
 
----- 15.12.2024 -----

Free AI Website Software